Şekerli mi şekersiz mi ? Şekerli içenler anı yaşarmış derler. Şekersiz içenler de acıyı.. Doğru olabilir mi? Bu cümlede Canan K...
Şekerli mi şekersiz mi ?
Şekerli içenler anı yaşarmış derler.
Şekersiz içenler de acıyı..
Doğru olabilir mi? Bu cümlede Canan Karatay'ın parmağı var mı bilinmez ama şekerin yarınları azalttığı da bir gerçek..
Soğuk havalarda yalnızların elini ısıtan,
ama eski 2 dostun bir araya geldiklerinde sohbetlerini ısıtan samimi içeceğimiz ÇAY..
Şekerli içenler anı yaşarmış derler.
Şekersiz içenler de acıyı..
Doğru olabilir mi? Bu cümlede Canan Karatay'ın parmağı var mı bilinmez ama şekerin yarınları azalttığı da bir gerçek..
Soğuk havalarda yalnızların elini ısıtan,
ama eski 2 dostun bir araya geldiklerinde sohbetlerini ısıtan samimi içeceğimiz ÇAY..
Çayın kaşifi imparator Shennogy (MÖ 2737) bir ağacın altında otururken, kaynayan içme suyunun içine bir yaprak düşmüş. Sıcak suyunu içen imparator aromasına mest olmuş.(imparotorun neden sıcak su içtiğini de anlamış değilim ama rivayet böyle) İmparator ne dedi bilmiyorum, ben "yaprakların gücü adına" derdim.
Bu yaprakların gücü, aroması, tüm dünyayı sarmış ve sudan sonra en çok içilen içecek çay olmuş.
Budist Rahipler meditasyon sırasında çay yapraklarını kullanmaya başlamışlar.
İlk çay kitabı 762 yılında yazılmış.
Çinlilerden sonra, Portekizler, İngilizler, Hindistan, Amerika derken, Avrupa'dan önce İpek Yolu güzergahını takip ederek çay Çin'den Osmanlı'ya giriş yapmış.
İlk çay üretimi 1888 yılında Bursa'da yapılmış ama başarısızlıkla sonuçlanmış.
Karadeniz'de yapılan birkaç denemeden sonra resmi olarak 1912 yılında Batum'dan tedarik edilen tohumlarla çay üretimi resmen başlamış.
1.Dünya şavaşı sonrasında dört nala devam eden çay üretiminde bugün dünyada 5. sırada, çay tüketiminde ise 1. sırada yer almaktayız.
Vapurda simitle, kahvaltıda peynirle, işyerinde, tarlada, tahta sandalyeli açıkhava sinemalarında semaverle tükettiğimiz çay anıları...
Semaver demişken Erzurum'da her iki sokakta bir rastladığım, o boyumu aşan devasa semaverlerden bahsetmesem olmazdı.
Bir Erzurumlu yemeksiz durabilir, susuz durabilir ama kıtlama çaysız duramaz.
Gittim gezdim gördüm geldim.
Siz de benim gibi yanağınıza keserle kesilmiş bir kıtlama şeker koyup dolaşırken adım adım şehri, her dev semaverden bir çay içmek isteyeceksiniz. Şu sıralar Erzurum minibüslerinin renk seçimi için anket var benim tercihim çay rengi bilginize.
Dadaşlar diyarına selamlar olsun.
Kıtlamada olsa şekersiz çayın aromasını daha iyi alırsınız diyor Rizeliler. Kıymetlilerimiz, çalışkan kadınlar diyari üreticilerimiz. Evet ben de çayı şekersiz içenlerdenim ama o ince belli bardakta çay kaşığı ile çayı karıştırırken çıkan o sesi dinlemek ayrı bir keyif verir bana.
Hadi çaylar soğumadan, ben de diyar diyar gezmeden okuyup bitirin yazıyı.
Bekleyen her şey soğur, acır ve bayatlar.
İşte bu yüzden de çay bekletmeye gelmez.
İster yorgunluk üzerine, ister bir dostla sohbette ya da bir sevinç üzerine çay içmek, misafirlerimize ikram etmek vazgeçilmezimiz olmuş.
Başlangıçlarda, çözümlerde, sonlarda hep bir çay içimi vardır mutlaka.
Çayı ister dünyanın gürültüsünü unutmak nedeniyle için, ister keyfe keder.
Hadi! Bi çay içelim.
Özellikle eski türk filmlerinde sıkça duyduğumuz bir replikle bitireyim.
"Yazımı okuyan herkese benden bir çay"
Birgül Erdoğan
Bu yaprakların gücü, aroması, tüm dünyayı sarmış ve sudan sonra en çok içilen içecek çay olmuş.
Budist Rahipler meditasyon sırasında çay yapraklarını kullanmaya başlamışlar.
İlk çay kitabı 762 yılında yazılmış.
Çinlilerden sonra, Portekizler, İngilizler, Hindistan, Amerika derken, Avrupa'dan önce İpek Yolu güzergahını takip ederek çay Çin'den Osmanlı'ya giriş yapmış.
İlk çay üretimi 1888 yılında Bursa'da yapılmış ama başarısızlıkla sonuçlanmış.
Karadeniz'de yapılan birkaç denemeden sonra resmi olarak 1912 yılında Batum'dan tedarik edilen tohumlarla çay üretimi resmen başlamış.
1.Dünya şavaşı sonrasında dört nala devam eden çay üretiminde bugün dünyada 5. sırada, çay tüketiminde ise 1. sırada yer almaktayız.
Vapurda simitle, kahvaltıda peynirle, işyerinde, tarlada, tahta sandalyeli açıkhava sinemalarında semaverle tükettiğimiz çay anıları...
Semaver demişken Erzurum'da her iki sokakta bir rastladığım, o boyumu aşan devasa semaverlerden bahsetmesem olmazdı.
Bir Erzurumlu yemeksiz durabilir, susuz durabilir ama kıtlama çaysız duramaz.
Gittim gezdim gördüm geldim.
Siz de benim gibi yanağınıza keserle kesilmiş bir kıtlama şeker koyup dolaşırken adım adım şehri, her dev semaverden bir çay içmek isteyeceksiniz. Şu sıralar Erzurum minibüslerinin renk seçimi için anket var benim tercihim çay rengi bilginize.
Dadaşlar diyarına selamlar olsun.
Kıtlamada olsa şekersiz çayın aromasını daha iyi alırsınız diyor Rizeliler. Kıymetlilerimiz, çalışkan kadınlar diyari üreticilerimiz. Evet ben de çayı şekersiz içenlerdenim ama o ince belli bardakta çay kaşığı ile çayı karıştırırken çıkan o sesi dinlemek ayrı bir keyif verir bana.
Hadi çaylar soğumadan, ben de diyar diyar gezmeden okuyup bitirin yazıyı.
Bekleyen her şey soğur, acır ve bayatlar.
İşte bu yüzden de çay bekletmeye gelmez.
İster yorgunluk üzerine, ister bir dostla sohbette ya da bir sevinç üzerine çay içmek, misafirlerimize ikram etmek vazgeçilmezimiz olmuş.
Başlangıçlarda, çözümlerde, sonlarda hep bir çay içimi vardır mutlaka.
Çayı ister dünyanın gürültüsünü unutmak nedeniyle için, ister keyfe keder.
Hadi! Bi çay içelim.
Özellikle eski türk filmlerinde sıkça duyduğumuz bir replikle bitireyim.
"Yazımı okuyan herkese benden bir çay"
Birgül Erdoğan
Yorumlar